Sayfalar

Leyla ile (mi) Mecnun?

31 Temmuz 2012 Salı yazildi.

      Leyla ile Mecnun'un yeni adıdır. Ama eminim ki Asıl Leyla olan Ezgi ASAROĞLU olmadan eskisi gibi olmaz o dizi. O varken ki hali çok daha güzeldi. Tabiri caizse çakma Leyla'larla işi bitirmeye çalışıyorlar. Asıl Leyla varken çakmaya ne gerek var? Bunun gibi sorular soruluyor. Çünkü asıl Leyla'yı kovmak nedir? Bir de haklıyken. Bence onun olduğu bir bölümle çakma Leyla'ların olduğu bir sezon eşit olamaz. Onun olduğu bir bölüm emin olun ki gerçekten diğer bölümlerden çok daha güzel. Bunu böyle demekle anlamayamazsınız. Ama şunu diyebilirim ne kadar Arda'yı sevmesem de o rolü galiba en iyi o oynayabilir. Ama oynaması da bir işe yaramaz. Çünkü o atılmayı haketti. Asıl Leyla'yı yani Ezgi ASAROĞLU'na karşı şiddet uygulayan birinin öyle güzel bir dizide oynamaya hakkı yok ve kadına uygulanan şiddetten dolayı şu anda hapishanede olması bence daha uygundu. Leyla ile (mi) Mecnun ekibinden ve Eflatun Filmden Ezgi ASAROĞLU'ndan özür dileyip onu tekrar oynamaya ikna etmesi gerekir. Nedenini de anlattım. Ve dediğim gibi izlemeden kolay kolay anlayamazsınız. İzlemenizi özellikle Gerçek Leyla'nın yani Ezgi ASAROĞLU'nun bulunduğu bölümleri izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Tabi ki takdir sizin. Evet sayın okur biraz içimi dökmek istedim saçmalama aşamasına gelmeden tadında bırakalım. Aşağıda size bir video bırakıyorum izlersiniz artık. Evet söz sende Son.


                                                 


                                                  SON :)

Hayat Kayması

29 Temmuz 2012 Pazar yazildi.

      Evet  sevgili okur Hayat Kayması. Yıldız kayması falan değil ne kadar resim öyle olsa da :) Bildiğiniz gibi veya yeni öğrenenler olduğu gibi ben bu sene liseye başlayacağım. Ama hangi lise daha belli değil. Gönül güzel liseleri istiyor lakin onların beni bu puanla isteyeceğini zannetmiyorum. Neresi olur bilmiyorum. Ayın 1'inde tercihler başlıyor. Allah yar ve yardımcımız olsun, Hakkımızda hayırlısı olsun diyelim. Evet sayın okur sizin de dualarınızı bekliyorum. Lise dönemi boyunca yazın olduğu kadar girebileceğimi pek sanmıyorum. Zaten bu yüzden alan adı almayı 4-5 yıl sonraya attım. Zaten henüz adım tam olarak da duyulmadı. Adımı duyurmayı başarabilirsem gerisi daha kolay gelecektir diye düşünüyorum. Ama adımı nasıl duyuracağım? Burada da kafa çalıştırma gerekiyor. Nasıl olsa 4 yıl sonra alacağım alan adını. 4 yılda herhalde bulurum alan adını. Babam zaten en son lisede bilgisayarı zor bulursun gibilerinden konuşunca 4 yıl sonraya atma planlarım daha destekli oldu :) Ama şimdi devir teknoloji devri. Her ne ararsan ara her şey bilgisayarda, internette hatta ve hatta telefonlarda. Tek tıkla ulaşabileceğimiz yerlerde. Böyle zamanda ben bu gibi nimetlerden uzak kalırsam ne kötüdür benim halim. Ama yapabilecek pek bir şeyim yok babamın karşısında. Bu seferki ceza biraz daha zorlu olacak sanırsam. Güzel bir liseye gitseymişim ne iyimiş arkadaş. Zaten bize diploma verilmeyecekmiş. Lise zorunlu olduğundan dolayı. Bir kağıtlık havamız vardı onu da yaşayamadık. Neyse vatan sağolsun. Geleceğe yönelik planlarım var. Ne kadar ilgi ve isteklerim beni Mühendisliğe kaydırsa da bu devirde vatana en çok lazım olanın bir hukukçu olduğunu düşünerek fikirlerim şu anda hakim olma yönünde. Hem evde zaten bir mühendis çıkacak. Bir de doktor çıkacak. Bana da zaten otomatikman bu kalıyor ama yine de biraz benim tercihime bakar diye düşünüyorum ki zaten zorla yaptıracaklarını zannetmiyorum. Askeriye için de aynısı oldu. Kazandım ama gitmedim. Duyanlar bazen salak muamelesi yapabiliyor. Çünkü oraya bir girdin mi hayatın kurtuluyor. Ama ben asker olmak istemiyorum. Zaten benim gözümde asker. Vatanı, milleti, dinine bir zarar gelecek olsa cihat edip bu cihatta en ön safta en önden gidebilmektir. Bunu yapabilen insanın mesleğinin asker olmasına gerek yok. O zaten savaşta en önde savaşır. Ama asker olup ta bunu yapacak yüreği yoksa ne yazıktır ki ona. O benim gözümde paralı askerdir. Paralı askerler de bilirsiniz ki böyle zoru görünce kaçar. Neyse sözü daha fazla uzatmadan sözü sona bırakmak istiyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle...

                                              SON :)

Eski Dostlar Eski Dostlar

28 Temmuz 2012 Cumartesi yazildi.

          Eski dostlarla karşılaşmak, görüşmek ve en önemlisi hatırlanmak ve onda hala senin hatrının olması... İlkokul 2. sınıf diye söylediği ama lakin o kadar eskiydi ki hatırlayamadığım bir arkadaşımla facebook dayı aracılığıyla tekrar konuştuk. Uzun lafın kısası eski dostları kim unutur. Ben de uzun zamandır aklımda olan ama bir türlü bulamadığım bir arkadaşım vardı. Facebook dayıda bana ilk önce göstermedi. Ne yapacaksın bırak mazi mazide kalsın deyince anılarda yoğunlaşarak birz onu buldum sağolsun facebook dayı sonunda buldurdu. Kendisi pek değişmemiş. Hala özgüveni yüksek, kişilik sahibi ve konuşmasını bilen biri. Pek konuşamadım onla ama konuştuğum kadarıyla bunlar çıkıyor. Ayrıca sesi de çok güzeldir. Yazının en altına söz-müzik kendisine ait olan bir şarkı paylaşacağım. İnsan vay be diyor bu kadar yıl geçti. Sağolsun unutmamış beni. Hayat zaten sevdiklerinle güzeldir. Hayat sevilince, sevince güzel diye ne güzel söylemiş ünlü besteci(ismini şu anda hatırlamıyorum:)). Hayatta güvenebileceğin ve sana güvenebileceğini bildiğin insan yoksa pek faydası olmuyor hayatın. İnsan nasılsa karşısındakini de kendisi gibi görür. Buradan herkes gereken payı çıkarabilir kendine. Neyse kendi söz ve müziğiyle kendi bestesi olan bir şarkı. Ben de dinleyince gerçekten etkilendim. Neyse lafı fazla uzatmayalım. Dinle...


BU NEYİN KAFASI YA

25 Temmuz 2012 Çarşamba yazildi.





Ben Leyla ile Mecnun fanıyım. Helal olsun adamlara hak ediyorlar bence. İyi bir fanın bütün bölümleri izlemesi, bilmesi gerekir. Ben yıl içinde dersler vs. işler yüzünden fazla izleyemedim. Bu yüzden bu yaz bütün bölümleri baştan başlayarak izledim. Hatta en son özel bölümünü yani belgeselini de izledim. Bitti. Ama ben tekrar tekrar izleyebilirim. Çünkü her bölümü bir ders niteliğinde ve ayrıca çok komik. Hikaye çok güzel. Ama genelde sonları duygusal oluyor. Absürt bir dizi. Absürt komedi. Bence de gerçekten çok güzel bir dizi. Ben helal olsun diyebiliyorum sadece. Zaten yine çok duygusal bitti. Herkesi dağıttılar. Ve son bölümün yani sezon finalinin neredeyse bütün bölümlerle bağlantısı var. Şarkıları genelde dizi oyuncuları söylüyor. En çok da Ali ATAY. Yani Anlattığım dizi Leyla ile Mecnun'un başrol oyuncusu Mecnun. Diziyi izlemek gerçekten çok güzel. Daha nasıl Mecnun olunacağını tam bilmeyen bu konuda ona yardım edenleri olan, Leyla'sını kaybetmiş olup hala Leyla'sını arayan Mecnun. Babasının gemide olduğunu ve       geleceğini bilen, çok iyi bir dost olan İsmail Abi. Bu diziyi izleyen herkes bir deniz görse başlar el sallamaya gemilere. Biz de İsmail Abi gibi diyoruz. O gemi bir gün gelecek İsmail Abi. Aslında hırsız olan ama buna sanat değeri yükleyip Performans Sanatçısı adı veren, kendisine hırsız denildiğinde "Ben öyle bir insan mıyım?" diyen ve Mecnun diğer bir yol arkadaşı Yavuz. Dışarıdan sert ama içi yufka yürekli olan, Mecnun'u çok seven ama belli edemeyen taksiciler kralı Büyük İskender Baba. Herkesin buluşma noktası olan Erdal Bakkal'ın sahibi, sürekli kafa açan ama o da bazı şeylerde yumuşayan Erdal Bakkal. Ak sakallarıyla ün yapmış Mecnun'un ilk rüyasında sonra ise yanında olan ve ona yardım etmeye çalışan Ak Sakallı Dede. Ve daha birçok güzel karakteriyle Leyla ile Mecnun. Diziyi dün bugün sahurdan önceki saatlerde bitirdim. Bu arada başlıkla alakası olmayan bir yazı olduğunu sanabilirsiniz ama Mecnun'un birkaç kez kullandığı bir sözdür "Bu neyin kafası ya?". Dizinin sonundaki şarkı benim çok hoşuma gider. Onu da sizlerle paylaşmak istedim Buyurun huzurlarınızda Leyla ile Mecnun'un başrol oyuncusu olan Ali ATAY(Mecnun)'un sanırsam kendini yazdığı ve onun söylediği EKSİK BİR ŞEY Mİ VAR?




                                                                                 LEYLA İLE MECNUN - FATİH ÜNÜGÜR

ÜNÜGÜR Blogger Tema V3 Huzurlarınızda

24 Temmuz 2012 Salı yazildi.

Evet. Artık temanın değişme zamanı gelmişti de geçiyordu. Enes İlhan'dan alıp üzerinde incelemeler ve değişiklikler yapıp adeta temayı yeniden yapmıştım fakat temanın içinde hala Enes İlhan'a ait linkler vardı ve bunları değiştirmeye açıkçası üşendim. Eski adı Konfor ve bizim yeniden yepyeni yaptığımız hali ise ÜNÜGÜR Blogger Tema V2 idi. Şimdi üstünde uzun bir düzenleme yaptığım uzun zamandır koyma planlarım olan ÜNÜGÜR Blogger Teması V3 koydum ve şu anki halinden de açıkçası memnunum. Üstünde 1-2 değişiklik sonra hazır olacağını inanıyorum. Bu yeni temayla sizlere okur değil de artık başka bir ad koymayı düşünüyorum. Özgün  ve beğenilen bir şey olmasına dikkat edeceğim. Eğer varsa önerileriniz yorum olarak yazabilir veya Bana Ulas sayfasındaki istediğiniz bir adresten de yazabilirsiniz. Evet sayın adınızı bulamadığım okurlarım :) Bu tema artık ne kadar kalır bilmiyorum. Ama yakında kendim yapmış olduğum Gri ve Asalet Ötesi temamı piyasaya sürmeye hazırlanıyorum. Tema Blogger teması olup istek olursa Wordpress, joomla, vBulletin'e uyarlamaya çalışırım. Ama buna söz vermeyeyim. Uyarlayamama ihtimali de var. İlerde de yapmaya devam edeceğim çalışmalarım, burada anlatacağım konuları takip etmeniz dileğiyle...



Fatih ÜNÜGÜR Güncel Blog Sitesi, Dini, Tarih, Webmaster, Futbol, Sağlık, Teknoloji, Dizi ve Film, Program, Eğlence, Oyun

Elektronik İmam

22 Temmuz 2012 Pazar yazildi.

Dün akşam Bahçelievler'deydim. Kuzenim orada oturuyor. Aile boyu bir ziyaret ettik. Nitekim teravih vakti geldi. Misafirlikteyiz babam ben teravihe gideceğim dediği zaman ben de gelirim diyen olmadı. Ama ben gittim. Gittik oradaki bir mescide. Mescit 3 bölüm. Alt kat, üst kat, yan taraf. Alt katta imam ve cemaatin büyük bir kısmı varmış(cemaatin büyük kısmı tahmin çıkarken öyle gözüküyordu hem imam aşağıdaysa çoğunluk oradadır:) )biz direk giriş kat dediğimiz üst kata girdik. Mihrap, imam odası vb. şeyler orada da var. Hoca vaaz veriyor teravihden önce. Bakıyoruz etrafta hoca yok. Dedim herhalde odasından vaaz veriyordur. Kamet zamanı ortalıkta müezzin yok. Ama kamet getiriliyor. Allah Allah bu işte bir gariplik var diyorum içimden. Kamet okunuyor bu sefer hoca ortalıkta yok. Babamla etrafa bakıyoruz kimse yok. Herkes ayağa kalktı. Ama hala imam yok. Aşağıdan ses gelmeye başladı bize hoparlörle ses geliyor. Sonradan jeton düştü :) Hoca bir de çocukları hep ikaz ediyor. Lütfen yapmayın, Fatiha'dan sonra amin diye bağırmayın içinizden söyleyin. Zaten bir ara bize gelen ses gitti. Ben gülmemek için kendimi zor tuttum. Ulan nasıl bir sistem bu :) Aşağıdaki hoparlörden çıkan sesi takip ediyoruz. Yahu ne komikti. Bir de giderken pasta aldık. Benim doğum günüm evde olmamamız münasebetiyle kutlanmamıştı. O pasta o niyetleymiş bir de o vardı ama neyse pasta da güzeldi :) Evet şuanki okuduğunuz yazının sonuna geldik. Bir başka yazıda tekrar buluşmak dileğiyle...

Ben ve Bitmişlik Hallerim

21 Temmuz 2012 Cumartesi yazildi.

Evet sevgili okur. Doğru okudunuz. Bittim biteceğim. İftara 1 saat kala benim kafalar bay bay...  Biraz önce pide almaya gittim. Sayın okur bu saatte pide kuyruğu var. Daha ilerisini düşünemiyorum. Sahurdan sonra biraz daha oturup 5'te yattım. Öğle ezanıyla uyandım herhalde... Ama sayın okur bu bile yetmiyor insana.. Bazen insan vay arkadaş deyip isyan edesi geliyor. Ya da Halil Sezai misali isyan diye bağırmak. Ama bağırmaya bile üşeniyor insan bu durumda. Bağırınca daha çok susarım, daha çok acıkırım, enerji harcamamam lazım diyor insan kendi kendine. Allah çalışanlara yardım etsin. Yaz, oruç kafa ve İstanbul trafiği.  Eğer bu 3'ü varsa olay bitmiştir. Geçmiş olsun. Öğrencilik işte bu zamanlarda işe yarıyor daha çok. 3 ay tatili en güzel şeyi. Ama öğretmenler de kebap. Bırakalım bari onlara da 3 ay yatsınlar. Bütün sene bizle uğraştılar. 3 ay yeter:) Ama öğrenciyi kurtarmıyor. Göz açıp kapatıncaya kadar geçiyor vakit. Ama Ramazan hariç :) Öğretmen yazı kullanmayı bilir. Nasıl derste zamanı kullanmaya çalışıyor veya biz sunum yaparken az oldu demelerini biliyorlarsa. Olsun yine de eli öpülesi karakterler onlar. Bizle uğraş bir de bir şeyler öğret. Ama bazı sinir hocalar var yok değil. Onları da insan boğası geliyor ama olsun. Elden bir şey gelmiyor. Nasıl olsun :) not vermez, kazık sorar, insanı deli eder bir de olsun. Yok öyle yağma. Senle görüşeceğiz hoca. Seni bulacağım. deyip geçiyoruz. Öğrencilik bir başka şey. Makara, eğlence, oyun, arkadaşlık ve gelecek kurtarma zamanıdır. Neyse oruç kafa daha yazacak bir şey fazla bulamadım şimdi. Daha fazla saçmaladan 3-2-1 Kestik...

HOŞGELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN

20 Temmuz 2012 Cuma yazildi.

Evet. Zaman geldi. 11 Ayın Sultanı geldi. Ramazan... Ramazan'ı severim. Ama oruçla pek aram yok. Yani nasıl anlatsam bilmiyorum. Zaten her ramazan geleceği zaman yani önceden bir şey olmaz. Mesela bu cuma ramazanmış falan diye öğreniriz. Ama oruç tutarken zorlanmamak yani pek elde olmuyor. Zorlanmamak için sabahları inanılmaz derecede su içiyorum. İçerken ve sonrasında biraz zorlansan da gün içinde daha rahat oluyorsun. Yapmadığım zaman çok kötü geçmişti. Bilmiyorum belki de psikolojiktir. Ama ramazan gerçekten 11 ayın sultanı. Oruçta gösteriş yok. Ama diğer ibadetlerde insan riya için yapabilir ki bu çok kötü bir durum. Ramazan ayında öyle bir gece var ki o gece bin aydan daha hayırlıdır. Kadir gecesini çok güzel ihya etmeliyiz. Bende böyle hoca gibi anlatıyorum ama hocalık benim ne haddime... Sadece bildiklerimi biraz sizlerle paylaşmak istedim. Bugün ilk oruç günü. Dün teravih namazından gelince zaten sahura fazla yoktu. Birkaç saat vardı. Ben de yatmadım. Sahuru bekledim. Sahuru yaptık herkes yattı yine ben ayaktayım. E o kadar su içersen olacağı bu. 2 lt. rahat vardır herhalde içtiğim su. Saat 04.30'a doğru ben de yattım. Sabah Kur'an Kursu var. Arkadaşlara da söz de verdim. Uyandığımda saat 10'u 20 geçiyordu. Cuma günleri erken biiyor. Normalde 12 Cuma günleri 11. Kalktım hazırlandım doğru Camiye. Gittim arkadaşlarla biraz konuştuk. Hoca boştu gitti ben okumaya başladım ama gözlerim kapanıyor. Sanki kendimde değilmişim gibi. Biraz okudum sonra en son olan derse geçtik. Toplu ders. Ben burada zaten bir ara uyuyor gibiydim. Ders bittikten sonra hocaya tekrar okudum. Hoca artık anladı. Dedi senin gözler gidiyor. O sayfayı da oku bırak. Ben de mecbur tamam dedim... Ama ramazan güzeldir ya. Nefsi terbiye. Bakalım edebileceğiz mi nefsi terbiye? Vesselam...

Yeni Alan Adı Almayı Düşünüyorum

19 Temmuz 2012 Perşembe yazildi.

Bu aralar abimden başlayan bir özenme ve onun hafiften teşvikiyle oluşan bir alan adı alma hevesim var. Açıkçası almak istiyorum ama ileride giremediğim, yazamadığım için giren kişileri kaybetmek ve pr, alexa, trustrank değerlerinin düşmesinden korkuyorum. Bunun için bu düşüncemi 4 yıl ileriye atmayı planlayarak yapılacaklar listesinde 4 yıl sonra olacaklar bölümündedir. Neden 4 yıl sonra? Çünkü 4 yıl sonra üniversiteye geçeceğim Allah'ın izniyle. Tabi bu yaz yapacağım tercihler arasında bulunan 5 yıllık okulları kazanmazsam.

Affecting

18 Temmuz 2012 Çarşamba yazildi.

 Önceden hep kullanıcı adı hevesi vardı bende. Küçüklük tabii. Mesela bir foruma kaydolmak istiyorum. Kullanıcı adı istiyor. Kullanılmamış bir kullanıcı adı seçmek zor olabiliyor. Bir zaman sonra abim kendi kullanıcı adını seç deyince işler biraz çıkmaza girdi. Yahu neyi seçsem, ne yapsam? İnsanın kafası karışıyor. İngilizce mi olsun, Türkçe mi olsun? İnsan gerçekten karar veremiyor. En son google amcadan yardım almaya karar verdim. Yani Google Translate:) İngilizce olmasına karar verince İngilizceyi az bilen birinin adresi Google Translate. Google amca sağolsun beni kırmadı yardımcı oldu:) En sonunda "Etkileyen, Etkileyici" manalarına gelen "Affecting" kullanıcı adını kullanmaya karar verdim. Kulağa güzel geliyor ama ilk zamanlar akılda pek kalmıyordu. Bu da bence gayet güzel. Affecting... İş icabında fatihunugur'u kullanıyorum da normalde Affecting.  






SON PİŞMANLIK FAYDA VERMEZ

9 Temmuz 2012 Pazartesi yazildi.




                                       Hepimiz yaptığımız yanlış şeyleri er ya da geç anlarız. Yaptığımıza pişman oluruz. Ama son pişmanlık fayda vermez. Örn: Bir başörtülü kardeşim şimdi ne okuyabiliyor ne çalşabiliyor. Bütün hakları ellerinden alınmış durumda. Ama onlara da okuma hakkı verilse onlara da çalışma hakkı verilse Türkiye onların da katkılarıyla çok daha ilerilerde olabilir. Evet şimdi yeni yeni değişmeler var, gelişmeler var. Bunlar geç kalınmış gelişmeler. Ben istiyorum ki bu olaylar 1998 civarında başlamış(Başörtüsü yasağı vs. olaylar). Yani benimle başlamış. Ben de bu benimle başlayan işi ben bitirmek istiyorum. Açıkçası ben bu konuda araştırma yapmaya başlayalı fazla bir süreç olmadı. Ama araştırma yapmak da bir yerden sona istemiyorum. İnsan o olayları görünce gerçekten çok üzülüyor. Kendi kendine bazı sorular soruyor. Ama cevabını veremediği sorular içinde sıkışıp kalıyor.

HAYALLER VE KIRIKLIKLARI

5 Temmuz 2012 Perşembe yazildi.





                                   İnsanlar hayallerle yaşar. Hayaller ne kadar büyük olursa hayal kırıklıkları da o kadar büyük olur. Hayaller ve hayal kırıklığı. Değerli olan hayallerin hayal kırıklığı çok gürültülü olur. Ve insan her hayal kırıklığında bir adım daha atar. Yeni yeni hayaller kurmaya başlar. Hayallerin peşinden koşarlar. Bazıları ise sadece hayal deyip hayal olarak bırakır. Hayaller ve hayal kırıklıkları demiştik. İnsanlar hayal kurarlar ve bu hayal dünyalarında yaşamak isterler. Çünkü o hayal dünyası onlar için o kadar güzeldir ki... Demiş tik ya hani bazıları hayallerini gerçekleştirmeye çalışırlar. Ama en sonunda alınan herhangi bir hayal kırıklığı onları mahvedebilir. Bazıları da demiştik sadece hayal olarak bırakır. Bu hayal olarak bırakanlar ise hayata hep o hayalde yaşadığı gözle bakar. Kimi her şeyin güzel olduğuna, güzel olacağını hayal eder. Her şeyi pembe gözlük takmış gibi güzel görür. Ama gerçeklerle pek alakası olmaz. Burada da gerçeği öğrendiğinde onun gerçeğiyle çatıştığını, çeliştiğini fark eder ve kendi doğrularının doğru olduğuna inanmak ister.

BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN

4 Temmuz 2012 Çarşamba yazildi.


Berat Kandili

04 Temmuz 2012, Kandiliniz Mübarek Olsun
'Apaçık kitaba yemin olsun ki, Biz Kur'an-ı mübarek bir gecede indirdik. Biz, gerçekten uyarıcıyız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir...'(Duhan, 44/1-4)
Ayette geçen, 'mübarek gece'den maksat; Berat  gecesidir. Kur'ânın bu gecede,  Yedinci semadan dünya semasına indirildi. Kadir gecesinde ise ilk kez Peygamber Efendimize indirilmeye başlandı.
Bu gecenin, dört adı vardır. "Mübarek gece", "Berae gecesi" "Sakk gecesi", "Rahmet gecesi". Ve denildi ki bununla Kadir Gecesi arasında kırk gün vardır. Berae ve Sakk gecesi denilmesi hakkında da denilmiştir ki, haraç tamamen alındığı zaman beraetlerini (temize çıkmalarını) dile getiren bir sened yazıldığı gibi, Allah Teâlâ da bu gece mümin kullarına beraet yazar. Ve denilmiştir ki bu gecede beş özellik vardır:

1 İSLAMOFOBYA HAFTASONUSU

3 Temmuz 2012 Salı yazildi.

1. ULUSLARARASI KATILIMLI İSLAMOFOBYA SEMPOZYUMU



                              Haftasonu İstanbul'un Üsküdar ilçesinde düzenlenen 1. Uluslararası İslamofobya Sempozyumuna katıldım. Sempozyuma çok değerli kişiler de katılmıştı. Bu değerli kişilerin katılımıyla Lemaat ekseninde düzenlenen sempozyum gayet güzeldi. Hele ki 3. oturum. 3. oturum da ilk konuşmacı sanki bana anlatıyordu. Sürekli bana bakıyor sanki bana anlatıyormuş gibi yapıyordu. Allah razı olsun çok da güzel anlattı. Ben de arada bir anladığımı ifade etmek için kafamı sallıyordum. 2. Konuşmacı Dünyanın En gayretli 500 Müslümanı arasına giren Av. Fatma BENLİ idi. Onun da konuşası gerçekten çok güzeldi. Başörtü sorunlarına dikkat çekti. Kendisi girdiği duruşmalarda gösterdiği başarı kendisinden kaynaklanmayan şekilde düşük olsa da benim gözümde dünyanın en başarılı avukatı diyebilirim. Diyeceksiniz ki şimdi "Madem başarısız olduğunu söylüyorsun ondan kaynaklı nasıl değil?" Ben de "Ondan kaynaklı değil çünkü kapalı olduğundan dolayı en basit davalara bile alınmayan yerine başka avukat göndermek zorunda kalan, sadece başörtü meselesinden dolayı çok büyük haksızlık gördüğünden normalde %100 kazanması gerektiği tabii bu benim görüşüm ve İslam'ın ortak olgusu olarak kazanması gerekirdi." diye düşünüyorum. Çünkü kendisi gerçekten sadece kapalı olduğu için çok fazla ayrımcılıklara maruz kalmış diğer kapalı bayan kardeşlerim gibi ama onun biraz daha farkı var. O bu ayrımcılıkları ortadan kaldırmak için çok çalışmış. Bir örneğini anlatayım size:

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI

2 Temmuz 2012 Pazartesi yazildi.





                Başörtüsü yasağı diye bir şey yoktur aslında. Kadınların -Kapalı bayanların- 2. sınıf insan olduğunu düşünen insanlar tarafından üretilen çok ama çok yanlış, anayasaya ve yasalara aykırı bir tutumdur. Bir insan istediği dine inanabilir. İnandığı bu dinin istediği şeyleri de yerine getirilebilir. Bir bayan kardeşimiz bu yüzden başını kapatıyorsa bu bence bir ayrımcılık sebebi değildir. Ayrımcılık zaten doğru bir şey olmadığı gibi din konusunda ayrımcılık tamamen yanlıştır. Benim üniversiteye alınmayan, memuriyete alınmayan, hiçbir yerde çalışmasına izin verilmeyen, seminerlere dahi katılımları kısıtlanan başörtülü bayan kardeşlerimin ne günahı var.  Sadece kapalı diye işkencelere, ayrımcılıklara, sözlü şiddete maruz kalan bayanların haklarının çiğnenmesi gerçekten çok ama çok yanlış bir tutum. Bu tutumu gerçekleştirenleri kınıyorum. Tabii ki bu konuda çalışma veren kişiler de var. Örneğin Avukat Fatma BENLİ. Kendisi Kapalı bir avukat. Ayrıca Georgetown üniversitesi tarafından hazırlanan Dünyanın en etkili 500 Müslümanı içinde yer alıyor. Kendisine bu çalışmalarından ve verdiği emeklerden dolayı bir teşekkürü borç bilirim. Kendisi çok çalışmalar vermiş ama sadece kapalı olduğundan dolayı çok ayrımcılıklar görmüş fakat bu iş burada biter demeden, bıkmadan, usanmadan çalışmalar vermiştir. Ayrıca Akder'de önemli yerlerdedir. Kendisi hem konuşmalarıya hem yazılarıyla hem çıktığı duruşmalarla(Kendisi kapalı olduğundan dolayı birçok duruşmaya alınmamış yerine başka bir avukat göndermek zorunda kalmıştır)bu konuda çok büyük hizmetler vermiştir. Kendisine Teşekkür ediyorum. Evet başörtülü bayanlar sözlü şiddete maruz bırakılmıştır demiştik. Bunun sonucunda atılma veya zorla istifa sonuçları oluyordu. Eğer ayrımcılık yapılmayıp açılan davalar kazanılsaydı o bayanlar tazminat alacaktı. En azından emeklerini boşa vermemiş olmalarını sağlayacak küçük bir şey. Tabii bunun yanında sosyal dışlanmalar da var. Seminerler ve üniversite bahçelerine dahi alınmıyorlardı. Bunun nasıl bir ayrımcılık olduğunu siz düşünün artık. Bayanları zorla başını açtırmaya çalışıyorlar. Bu çok yanlış bir davranıştır. Bunu yapanları kınıyorum. Allah kapalı bayan kardeşlerimizin yardımıcısı olsun...

Çeviri