Sayfalar

BİSKLETÇİ

28 Haziran 2012 Perşembe yazildi.




                           Bugün tekerleği patlayan bisikletimi bisikletçiye götürdüm. Adam diğer gelenleri 2 dakikada halletti. Bizimki bayağı bir süredir bekliyor. Bisiklete 2 kişi aynı anda binince olanlar oldu. Hatta seleyi bile yamultmuşuz adam ona da çok uğraşmış. İyi bakalım, usta eline sağlık deyip tekrar geldik. Geldik, geldik ama gidişimiz de bir ayrı yolda o kadar çok kişiye yer sordum ki... Bir tane ablaya sordum. Allah razı olsun çok güzel tarif etti. Ama işin kötüsü ona da teşekkür etmeyi unuttum. Normalde pek içimde kalmazdı ama ne bileyim içime oturdu. Keşke teşekkür etseymişim diyorum. Bir saol bile demedim  bu bana nedense şu anda çok fena koyuyor. Aslında insanlarla ilişkilerimiz çok kötü. Mesela ben daha önceden alışkanlığım olsaydı bunlar olmazdı. En azında şu anda içime oturması çok fena. Bir de en güzel tarifi de o abla vermişti. Neyse Allah benim niyetimi biliyor yapacak pek bir şeyim yok aslında. Bir söz vardır. Olmuşla ölmüşe bir şey yapılmaz. Bu da artık olmuş. Her neyse adam lastiği değiştirdi geldik. Bizim bilgisayara uygun ram de yok. Bizimki N5 Ama N6 var. Bu da çok değişik bir olay. Bu kadar şey de üst üste gelmesin ya hu.  Zaten geldi mi, üst üste gelirmiş. Arada bir tutuyor bu söz de...

BİLGİSAYAR BİTAP!

27 Haziran 2012 Çarşamba yazildi.




                                  Bilgisayar bayağı bir zaman itibariyle hayata küsmüştü. Bende bilgisayarın içler acısı haline dayanamayıp bir el atmak istedim. İstedim lakin az daha elimde kalacaktı, az daha beni de hayata küstürecekti. En sonunda bilgisayara format atayım dedim. Bilgisayar formatı da yemedi. Zaten bir ayağı çukurda bir ram'i yanmış bir halle ayaktaydı. Eee sonuçta 5 yaşını devirmiş koskoca bilgisayarsın. Zaten bilgisayarların ömrü 3-4 yıl oluyor. Bir bakıma da helal olsun aslında. Bir sene fazla götürmüş hem de tek ram'le. Ama böyle de hiç çekilmiyor. Alt çubuk simgesi bile çalışmıyor. Kafayı yediriyor bu haliyle. Açmak istemiyorum o derece yani. Açınca bir şeye girmeye çalışıyorum. Bakıyorum donuyor. Yapacak bir şey yok yeniden başlatıyorum tabi onuda kasadan yapıyorum. Başlattıktan sonra yine bir şey açıyorum, yine donuyor. Ben de şalterler ufaktan atıyor. Yine yeniden başlatıyorum. Böyle böyle devam ederken ben çıldırıyorum. Formatı bile açmadı. Yani tam olarak ne yapacağımı bilmiyorum. Bizim emektar ne yapar belli olmaz. Size bir ney sesi ile son veriyorum...



LEYLA İLE MECNUN

25 Haziran 2012 Pazartesi yazildi.





                               Leyla ile Mecnun. Gün boyu bağımlısı oldum ya. Ama adamlar dizinin hakkını veriyor. 0'dan başladım izlemeye sarıyor izlemek. Aslında düşününce eski bölümleri daha güzel geliyor. Çünkü Ezgi Asaroğlu'nun oynadığı Leyla karakteri var. Dizide ölmüş olarak gösterilen Ezgi Asaroğlu'nun hikayesi başka. Dizideki Arda ona saldırıda bulunduğundan dolayı 2'sinin de sözleşmeleri feshedilmiştir. Ezgi Asaroğlu'nun düşüncesine göre diziden haksız yere atılmıştır. Eğer olay gerçekten öyle olduysa bence de öyledir. Çünkü onun yaptığı bir şey yoktur. Yeni sezonda çok şeyler olacak diyorlar. Ama bilmiyorum. İnşaallah bu güzelliğini artırarak devam eder. Ve bence Ezgi Asaroğlu Leyla karakteriyle geri dönerse güzel olur. Nasıl olacak diyeceksiniz o dizide ölmüş olarak gösterildi. Ama belki istese dede geri getirebilir. Getirirse dizi bence çok daha güzel olur. Tabi ki de bu benim görüşüm.Başkaları ne düşünür onu bilemem. Ama gelirse çok güzel olur.

"Mektupları yırtıp yaktın diyelim,
Resimleri bir bir attın diyelim,
Bir mazi var onu nasıl silelim,
Sen beni ömrümce unutamazsın..."




SOKAK

22 Haziran 2012 Cuma yazildi.



                     Hey gidi günler dediğimiz olmuyor değildir. Küçükken oynadığımız oyunları, sokakta geçen o anıları, dargınlık zamanında, sevinç zamanında en güzel paylaşım yeri tabi en güzel arkadaşlarla. Küçüklük ne yapacağımız veya ne yapabileceğimizi kimse bilemez. Hatta kendimiz bile aslında yapımız tam oturmamıştır. Çok usluyken birden yaramazlık yapmaya başlayabiliriz veya çok yaramazızdır annemizin bir tehdidiyle o yaramazlık anında kesilir. Özünde hep iyiyizdir fakat arkadaş ortamı, gençlik, kendini kanıtlama isteği çok öncül duygulardır. Bu duygular aracılığıyla hareket eder gerekirse herkesi karşımıza alabiliriz. Ama bunu yapma oranı çok düşüktür. Çünkü bunun başlarında daha demin dediğim gibi bir uyarı her şeyi bitirebilir. Özdeki iyi çocuğa dönebilir. Ama çocuğun böyle olması da o kadar iyi değildir. Çocuğun kontrollü bir şekilde oynaması belki de bunlara hiç neden olmaz. Ama kontrolü abartmaya gerek yok.  Çocuk sıkılabilir ki aynısı bizlere de olmuştur. Zaman geçiyor geçtikçe ölüme biz de o zamanın hızlı olduğu kadar hızlı gideriz. 

  Hayatta kimi beklersek onu ararız. Kimi istersek onu buluruz yanımızda. Kimi istersek onun oluruz. Kimi seçersek onu yaşarız. (Leyla ile Mecnun)

EZBERLEDİM DE ALAMADIM NOTU

17 Haziran 2012 Pazar yazildi.


ŞİİR AŞAĞIDA O KADAR ÇALIŞTIM ÇABALADIM SONUNDA EZBERLEDİM AMA NE YAZIK Kİ HOCA NOTU VERDİ AMA NOTU ASLINDA VERMEMİŞ. OLAY ŞÖYLE OLDU HOCA BANA 100 VERDİM DEDİĞİ HALDE E-OKULA GEÇMEYİNCE KARNEMEDE YANSIMAMIŞ OLUYOR VE BENİM BÜTÜN ÇABALARIM SON BULUYOR. NİHAYETSİZMİŞ DESENİZE ÇALIŞMALARIM...

MİRAÇ KANDİLİ!

16 Haziran 2012 Cumartesi yazildi.

KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN...


       Miraç Kandili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa(s.a.s.)'min Mekke'den Burak adlı bir binek hayvanıyla önce Kudüs'e götürülmesi ve oradanda Arş-ı ala ya ve 7 kat semaya çıkmıştır. O meleklerin bile geçemediği yere geçmiş Allah(c.c.) ile konuşmuştur. Peygamberimiz(s.a.s.) orada Allah(c.c.) ile görüşürken biz kulları için de bir hediye istemiştir. Allah(c.c.) da biz kulların Miracı olan namazı bizlere farz kılmıştır. Evet 5 vakit Namaz bizlere o zaman farz kılındı. Namaz Mü'minin Miracıdır sözü de oradan gelir. Bizlere hediye olan namaz Allah ile konuşmadır. Onun için namazı hafife almamalı, zorunlu olarak yapılacak bir işmiş gibi görmemek gerekir. Namazı Allah(c.c.) görüşme fırsatı bilip onu elimizden geldiğince düzgün kılmalı, Allah(c.c.)'a bizi yarattığı için, bizlere binlerce nimetler ihsan ettiği için şükretmeliyiz. Allah(c.c.)'a çokça bolca dua etmeliyiz. O'ndan başka duaları yoktur kabul eden. Kur'an okumalı eğer okumayı bilmiyor isek Türkçesini okumalıyız. Allah(c.c.)'a edilen duaya Allah(c.c.) 3 şekilde karşılık verir.
1.Evet der ve Kulun istediğini verir.
2.Hayır der ve daha güzelini verir.
3.Bekle der ve en iyisini verir.
    
     Yani sabretmeyi bilmeliyiz ki Rabbimiz en iyisini versin. Allah bu mübarek günde dualarımızı kabul, amellerimizi makbul eylesin. Kimin ne sıkıntısı varsa gidersin. Yalvarmak gerek hem de çokça ne olur bir gece geç yatsak da Rabbimiz'e dua etsek. Ama nefse o kadar ağır geliyor ki. Başlıyorsunuz ve biraz sonra hemen esnemeye başlıyorsunuz, uykunuz geliyor ve bırakıp yatıyoruz. Aslında bırakmamak gerekir. Ama yapabilecek bir şeyimiz yok. Allah affetsin. Allah islah etsin. Allah bizleri hidayete erenlerden eylesin. Allah Kandilimizi Mübarek eylesin. Hayırlı Kandiller. Vesselam...

ZAMAN!

15 Haziran 2012 Cuma yazildi.

BİR NAMAZLIK SALTANAT...


           Hayat aslında o kadar kısa ki... Hayat aslında çok kısadır. Ama insana hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Ezan ile namaz arası çok kısadır. Fazla vakit yoktur. İnsanda öyledir. Doğduğunda insanın kulağına ezan okunur fakat namaz kılınmaz, öldüğünde ise namazı kılınır fakat ezan okunmaz. İşte bu kadar kısadır hayat. O aradaki vakti güzel değerlendirmektir önemli olan. Ama nefis ve şeytan insanı hiç rahat bırakmıyor. Nefsimizi terbiye etmeli, vaktimizi doğru değerlendirmeliyiz.

HAYAT...

14 Haziran 2012 Perşembe yazildi.

                  HEP TEKRAR

       Hayat... Hep aynı şeyler hep aynı düzen... Bir fark olmadan bir değişiklik yapmadan sürüyor her gün. Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi hep ama hep aynı. Ama gün olur devran döner. Hayatta hep tekrarla bir yere gelemeyiz. Hep aynı şeylerle zaman geçirmek, bir şeye kilitlenip kalmak mıdır hayat?  Ama zaman o kadar çabuk geçiyor ki... Bir saniye  sonramızın belli olmadığını bile bile hep yaşayacakmış gibi davranıyoruz. Ertesi güne sağ kalabilecek miyiz? Bunu bilerek saati kurarız ama tekrar. 

EY GİDİ GÜNLER!

13 Haziran 2012 Çarşamba yazildi.

ESKİDEN MAÇLAR BİLE BİR BAŞKA GÜZELDİ


        Küçükken hep top oynardık. Delicesine kimseye bir şey demeden bütün gün hiç durmadan oynardık. Topumuz patlardı, büyükler çalardı, bahçelerine kaçan ev sahipleri patlatırdı. Ama delicesine, durmadan, anlamadan oynardık. Patladığında yeni top alırdık aramızda para toplayarak. Neredeyse bütün paramızı yatırırdık diyebilirim. Hep de futbol oynardık. Tam anlamıyla oynadığımız da söylenemez ama... Kanter içinde kalırdık pes etmezdik hep oynardık, üstümüz başımız kirlenirdi, çamurlanırdı bir şey olmaz deyip devam ederdik. O zamanlar dert edecek bir şey yok, sıkıntı yok, bir yere yetişme derdi yok. Yani tam anlamıyla serbesttik birazcık. Yani şimdiye uyarlama yaparsak en azından. Şimdi mi; şimdi ancak arada bir gelen olursa halı saha maçlarına gidiyoruz. Nerden nereye...

Çeviri